İstanbul’un kalabalık sokaklarında, baharın gelişini müjdeleyen Nisan yağmurlarıyla ilgili ilginç bir gelenek yaşanıyor. 30 yıldır her Nisan ayında, yağmurda biriken suyu şifa niyetiyle içen bir kadın, bu geleneğin nasıl başladığını ve kendisi için anlamını paylaşıyor. İstanbul’da yaşayan 55 yaşındaki Melek Yılmaz, kayınvalidesinden miras kalan bu gelenek sayesinde her yıl bu ayda kendisini yenileyerek, sağlık bulduğunu ifade ediyor.
Melek Yılmaz, Nisan ayının gelmesiyle birlikte yaşadığı mutluluğu anlatarak, "Her yıl bu zamanlarda biriken yağmur suyu benim için çok özel. Annem ve kayınvalidem bu geleneği sürdürdü, ben de devam ettiriyorum. Yağmur suyu, toprağın bereketini simgeliyor ve ruhumu arındırdığını hissediyorum," şeklinde konuştu.
Geleneksel inançlara göre, Nisan yağmurları toprağı canlandırırken, bu dönemde biriken suyun sağlık konusunda faydalı olduğu düşünülüyor. Melek Hanım, "Bunu içerek kendimi yeniden yeniliyor gibi hissediyorum, geçmişte kayınvalidemden öğrendiğim bu gelenek artık bir yaşam tarzı haline geldi," diyerek bu geleneğe olan bağlılığını dile getiriyor.
Nisan ayının yağmurları, yalnızca mevsimin değişimini değil, aynı zamanda doğanın döngüsünün de bir parçasını simgeliyor. Melek Yılmaz, son yıllarda iklim değişikliği nedeniyle kuraklıkların yaşandığını ve bu sebeple geleneklerin daha fazla önem kazandığını vurguladı. "Artık suyun kıymetini daha iyi anlıyoruz. Yağmurun sadece su değil, aynı zamanda hayat olduğunu düşünüyorum," diyerek kuraklığın kalabalık şehirlerdeki hayatı nasıl etkilediğine dikkat çekti.
Bu yıl birçok kişinin Nisan yağmurunu özlemle beklediğini belirten Yılmaz, “Yağmur yağmadan önce bile insanlarda bir heyecan oluyor. Sanki doğa, sırlarını paylaşacak gibi. Ben de o suyu toplamak için sabırsızlanıyorum,“ sözleriyle dile getirdi. Yağmur suyu biriktirme süreci ona sağlık ve huzur getirirken, doğanın döngüsünün bir parçası olarak kayınvalidesinin mirasını yaşayarak ona yaşam katma hissini yaşıyor.
Bu gelenek, yalnızca bireysel sağlık açısından değil, aynı zamanda toplumsal bağların güçlenmesi adına da önemli bir yere sahip. Nisan yağmurlarının getirdiği bereket, insanların bir araya gelerek doğayla olan ilişkilerini güçlendirmelerini sağlıyor. Yılmaz, "Her yıl bu dönemde bir araya geliriz; komşular, aileler hep beraber yağız şemsiye altında toplanır, suyu birlikte toplarız. Bu bizler için sadece sağlık değil, aynı zamanda bir arada olmanın güzelliğini temsil ediyor," diyerek Nisan yağmurlarının onların hayatındaki yerini özetledi.
Sonuç olarak, Nisan yağmurlarının toplanıp içilmesi geleneği, yalnızca bir sağlık pratiği değil, aynı zamanda kültürel bir miras. Melek Yılmaz gibi birçok hanım, bu geleneği yaşatarak hem geçmişle olan bağlarını sürdürmekte hem de geleceğe taşıma görevini üstlenmektedir. Her yıl yeniden yeşeren doğa ile birlikte yaşamların bereketlendiği bu gelenek, İstanbul’un sokaklarında dalga dalga büyüyen bir umut kaynağı olmaya devam ediyor.