İstanbul'un gözde semtlerinden birinde bulunan muhtarlık ofisi, antika ve eski eser meraklısı bir muhtar sayesinde alışılmadık bir uygulamaya imza atıyor. Mahalle sakinleri, ofise girdiğinizde karşınıza çıkan yazı ile şaşkınlıklarını gizleyemiyor: "Bu odada telefon kullanmak yasaktır." Misafirlerinin odada sabah saatlerinde doğanın sesi eşliğinde antikalarla huzur bulmasını isteyen muhtar, bu kuralın ardındaki nedenleri ve hedeflerini açıklıyor.
Muhtar, taşınmaz kültür varlıklarına olan ilgisi dolayısıyla yıllardır antika toplamakla meşguldür. Bu tutku, onu muhtarlık ofisini antikalarla doldurmaya yönlendirmiştir. Ofis, çeşitli dönemlere ait objelerle dolup taşarken, muhtar yaptıklarıyla hem kendini hem de mahalle sakinlerini eğitmek istiyor. Ancak akıllı telefonların, muhtarlık ofisi gibi özel alanlarda yaratabileceği dikkat dağınıklığı, muhtarın bu kararı almasına öncülük eden en önemli unsurlardan biri oldu. "İnsanların bu tarihi eserlere odaklanmasını ve bunların hikayelerini dinlemesini istiyoruz," diyor. "Telefonlar bu deneyimi kesintiye uğratıyor."
Muhtar, ofisteki telefon yasağının sadece bir antipatiklik olmadığını, aynı zamanda insanların sohbet etme ve mahalle kültürünü paylaşma fırsatı bulmasını sağlamak amacıyla planlanmış bir uygulama olduğunu belirtiyor. "Buraya gelen herkes antikaların etrafında bir araya geliyor ve gündelik hayatın stresinden uzaklaşma şansı buluyor," diye ekliyor. Küçük çaplı sergi alanı haline gelen muhtarlık ofisinde düzenlenen buluşmalar, mahalle sakinleri ve antika tutkunları için sosyalleşme ve bilgiler paylaşma fırsatı sunuyor.
Antikaların yanı sıra, muhtar aynı zamanda çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Antika sergileri, müze günleri ve bilgi yarışmaları ile mahallelinin ilgisini çekerek katılımı artırıyor. Bu etkinlikler, hem bilgiyi pekiştiriyor hem de mahalle içindeki dayanışmayı artırıyor. Daha fazla insanın muhtarlık ofisine gelmesi, aynı zamanda antika meraklılarının da dikkatini çekiyor ve bu sayede ofisin apartman duvarlarının ötesinde bilinirliğini artırıyor.
Muhtarın uygulaması, sadece telefon yasağı ile sınırlı değil. Ofis içinde belirli günlerde kapılarını açtıkları atölye çalışmalarıyla, antikaların onarımını ve korunmasını da öğretiyorlar. Bu tür eğitimler, ziyaretçilerin antikalara olan sevgisini artırıyor ve bu değerli varlıkların gelecek nesillere aktarılmasını sağlıyor. Yani, muhtarın müzikal bir örgü gibi işlenen bu projeleri sadece birer eser sergisi değil, aynı zamanda birer eğitim alanı olma özelliği taşıyor.
Sonuç olarak, muhtarın muhtarlık ofisinde telefon kullanımını yasaklayarak yarattığı ortam, hem sakinleri bir araya getiriyor hem de antika kültürünün yayılmasına katkıda bulunuyor. Geçmişin izlerini taşıyan objelerin hikayelerine tanıklık eden mahalle sakinleri, bu eski zamanların ruhunu yakından hissedebiliyorlar. "Bu nedenle burası sadece bir muhtarlık ofisi değil; aynı zamanda geçmişle geleceği birleştiren bir köprü," diyor muhtar. Böyle bir uygulamanın getirdiği yenilik, semtte dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış durumda.
Antika merakı ile dolup taşan bu muhtarlık ofisine yapılan ziyaretler, gün geçtikçe artıyor. Gelen misafirler için önemli not, telefonlarını bıraktıklarında buranın sunduğu eşsiz deneyimin tadını çıkarabilecekleri gerçeği. Böylece muhtarlık ofisi, yalnızca bir kamu hizmeti alanı olmanın ötesine geçiyor ve antikalarla dolu, sessiz ve huzurlu bir yaşam alanı haline geliyor. Mahallelinin ve ziyaretçilerin bu nostaljik havada buluşması ise, muhtarın hedeflediği ve oluşturduğu topluluk hissini pekiştiriyor.